Şirketler bağlılık yaratmak için didinip dursun, 8 yıl önce kapanmış olmasına rağmen Arthur Andersen’ın eski çalışanları hálá şirketlerine gönülden bağlılar. Yaklaşık 2.000 kişinin gelip geçtiği Arthur Andersen, 1970’li yıllarda Türkiye’de kurulan sayılı global firmadan biriydi. En iyileri seçer, çalışanlarına ciddi eğitimler verir ve onları bir sonraki kariyerlerine hazırlardı. Bu nedenle, hem Türkiye’de hem dünyada şu anda üst düzey yönetici konumunda çalışan pek çok Arthurlu var. Ve bu çalışanlar farklı sektörlerde, farklı alanlarda olmalarına rağmen bugün hálá aralarında yardımlaşıyor, birbirlerine güveniyor ve sık sık bir araya gelip eski günleri yád ediyorlar. Üstelik bunu büyük organizasyonlar halinde değil, küçük küçük gruplar halinde bireysel olarak yapıyorlar. Onlar bir diğer Arthur Andersenlı’yı görünce akrabalarını görmüş gibi oluyorlar. Eski Arthurlular’la konuşup bu bağlılığın sebebini sorduk. 
Ünlü denetim, vergi ve danışmanlık şirketi Arthur Andersen kapanalı tam 8 yıl oldu, ama buna rağmen Arthurlular arasındaki güçlü bağ hálá eskisi kadar sağlam. Yani Arthur Andersen öldü, ama ruhu yaşıyor.
Eski çalışanlar arasındaki yardımlaşma ve network müthiş. Küçük gruplar halinde sık sık bir araya gelmeye devam ediyorlar. Benim bu haberi hazırlıyor olmam bile kısa sürede pek çok Arthurlu’nun kulağına gitmiş. “Geçen akşam yemekte sizin haberden bahsediliyordu” gibi cümleler duydum. Aynı şekilde her görüştüğüm kişi bana, en azından 3-4 kişiyi daha tavsiye etti. Aradaki iletişim gerçekten çok şaşırtıcı. Öyle gözüküyor ki bu bağlılık son Arthurlular iş dünyasından elini eteğini çekene kadar devam edecek. 
1913 yılında ABD’de kurulan Arthur Andersen, Enron skandalından sonra 2002 yılında kapandı. Amerikan enerji devi Enron’a hem danışmanlık hem de denetim hizmeti veren Arthur Andersen’in Dallas ofisi pek çok önemli belgeyi imha ederek, şirketin borçlarını gizlediği için şirket çöktü. Bu olay kanun koyucuların da gözünü açtı. Enron ve Arthur Andersen’ın çöküşünden sonra danışmanlık yapılan şirkette aynı zamanda denetim yapılması yasaklandı. Çöküşten sonra çalışanlar başta Ernst&Young olmak üzere diğer vergi denetim şirketlerine geçtiler.
O dönem 750-800 çalışanı olan Türkiye ofisi de, genel müdür Şaban Erdikler’in önderliğinde Ernst & Young’a geçti. Şaban Erdikler esasında bu olayın öncesinde emekliliğe hazırlanıyordu, ayrılıp kendi şirketini kurmak istiyordu, ama şirket çöktükten sonra çalışanlarını yalnız bırakmamak adına onlarla beraber Ernst & Young’ın yolunu tuttu. Gemisini salim bir limana yanaştırdıktan sonra da ayrılıp kendi şirketi Erdikler Yeminli Mali Müşavirliği kurdu. Şaban Erdikler, şirketin çöküşünü ve çalışanlarla birlikte Ernst & Young’a geçtiklerindeki havayı şöyle anlatıyor: “Andersen’da birbirini kontrol eden çok çok iyi sistemler vardı. Sistemin kendi işleyişi içinde böyle bir takım riskler olabileceği aklımıza dahi gelmiyordu. Herkesin kendi hayatıyla ilgili bir risk haritası vardır, benim risk haritamda Andersen’in başına bir şey gelebilir, yoktu” diyor ve Ernst & Young’a geçiş sürecini şöyle anlatıyor: “Biz kendimizi bir anda boşlukta hissettik ama gördük ki hiç de boşlukta değilmişiz. Güzellik yarışmasında aday değil de jüriymişiz. Biz seçilen değil seçendik.”

Arthur Andersen’dan 2.000 kişi yetişti
Arthur Andersen, Türkiye’de 1974 yılında Türkiye’nin batıya entegre olma çabalarının yoğunlaştığı bir dönemde kuruldu.
Arthur Andersen’ın kurucuları Robert Kolej ve Boğaziçi Üniversitesi’nden mezun Cevdet Suner, Reha Uz, Mehmet Önkal ve Burhan Karaçam’dı. Bu 4 kişi Arthur Andersen’ın Londra ofisinde çalıştıktan sonra 74 yılında İstanbul ofisini kurdular.
Şirketin kurucularından, Yapı Kredi’nin de efsanevi genel müdürü bankacı Burhan Karaçam, Arthur Andersen’da öğrendiklerini her alanda uyguladığını söylüyor: “Arthur Andersen’da bir iş disiplini, bir  metodoloji öğrenirseniz. Hangi sektörde olursa olsun, tüm kurumların çalışma yapısına sahip olursunuz. Bir şirkete gittiğiniz zaman belirli deneyim seviyesine gelmişseniz çok kısa sürede röntgenini çekebilirsiniz. İki yaşantım oldu Arthur Andersen ve Artur Andersen’dan sonra. Arthur’da elde ettiğim beceriler her sektörde geçerlidir. Ben ömrüm boyunca kullandım.”
Burhan Karaçam, 80 sonrası ekonomin liberalleşmesi ile birlikte bankacılıkta büyük bir insan kaynağı açığı oluştuğunu, kendilerinin de o açığı kapatmak için bankacılık sektörüne girdiklerini söylüyor: “Banka denetimleri yaptığımız için bildiğimiz konulardı, çok sayıda Arthur Andersen’lı bankacılığa girdi. Pamukbank Genel Müdürü Cemil Köksal, Pamukbank Genel Müdür Yardımcısı Erhan Dumanlı, yine Yapı Kredi’den genel müdür yardımcıları İsmail Yalçınkaya, Selçuk Altun, Birol Yücel, Meral Bekiroğlu bu isimlerden bazıları.”
Borusan Holding CEO’su Agah Uğur, Lafarge Türkiye Çimento Grubu Başkanı Nuri Özkaya, eski Coca Cola Genel Müdürü Ahmet Burak, eski Pamukbank Genel Müdürü Bülent Şenver, Yapı Kredi Genel Müdür Yardımcıları Nazan Somer ve Cihangir Kavuncu eski Arthurlular’dan sadece bazıları. Şu anda piyasada   Arthur Andersen’dan yetişme 2.000 civarında kişi var. Bunların pek çoğu üst düzey görevlerde, yönetim kurullarında yer alıyorlar.

Bir okul olarak görülüyordu
Arthur Andersen, Türkiye’de hep iyi üniversitelerde eğitim görmüş mezunların tercihi oldu. Okul birincileri, okulunu dereceyle bitirenler bu şirkete girmek için yarış halindeydiler. Bunun en önemli sebeplerinden biri, o yıllarda Türkiye’de yabancı şirket sayısının çok çok az olmasıydı. Ayrıca Arthur Andersen’ın verdiği eğitimler, başta yurtdışı eğitimleri olmak üzere, yeni mezunları cezbediyordu. Arthur Andersen bir okul olarak görülüyordu. Her yıl üniversitelerden yeni mezunlar alınıyor, bunlar ortalama 2-3 yıl çalıştıktan sonra ayrılıyorlardı. Bu doğal bir seleksiyondu. Kimse tarafından da yadırganmıyordu. Çünkü Arthur Andersen iyi bir okul olarak görülüyordu.
1978 yılında Arthur Andersen’a katılan ve 1992’den 2002’ye kadar 10 yıl boyunca genel müdürlüğünü yapan ve şirkette çok büyük emeği olan Erdikler Yeminli Mali Müşavirlik Ltd. Şti Başkanı Şaban Erdikler, “1970’lerden bahsediyoruz. O yıllarda Türkiye’den yurtdışına çıkış 2 yılda bir defa. O tür bir ortamda Andersen işe aldığı herkesi yurtdışında en azından 3 haftalık bir kursa gönderiyordu. Bu kurs zaman zaman ayları buluyordu. Arthur Andersen muhteşem bir eğitim müessesiydi. Gelirlerin neredeyse yüze 20’sini eğitime ayırıyordu. 2.000 kişiye yakın insan gelip geçmiştir. Bugün Türkiye’ye insan gücü itibariyle çok daha ileri durumda. Bu farkı yaratan kurumlardan biri bence Andersen. Bir defa uluslararası arenaya biz Türkleri çıkardı. Birden bire aslında diğerlerinden hiç de geri olmadığımızı hatta bazı konularda daha ileri olduğumuzu görme imkanını bize verdi. Türkiye içinde her alanda faydalı olacak insan kaynağını oluşturdu. Bir dönem en önemli insan kaynağı sağlayan iki kurumdan biriydi. Diğeri Citibank’ti. Citibank sadece bankalara dağılıyordu. Andersen her alana. Bu insan kaynağı Türkiye’nin devinimini artırdı ve sistem entegrasyonunu kolaylaştırdı.”
Arthur Andersen ile 1980 yılında, o dönemdeki CEO Turhan Yetkin ve Vergi Ortağı Şaban Erdikler vasıtasıyla tanışan ve 2001 yılına kadar şirkette çalışan Deloitte Yönetim Kurulu Üyesi ve Ortağı Sedat Eratalar, “Arthur Andersen benim bulunduğum yıllarda, Türkiye’nin büyük ve uluslararası firmalarına denetim ve mali danışmanlık hizmetleri veriyordu. Bu açıdan, söz konusu şirketlere hizmet vermek kendi içerisinde önemli bir eğitim ve kariyer planlamasıydı. Arthur Andersen, gerçek anlamda global bir yönetime sahipti. Bunun sonucu olarak çok yaygın uluslararası bir eğitim programı vardı. Bugün 4 büyüklerin  eğitim programlarının ve müşteri     yapılarının çok ötesindeydi. Çalışan ve müşteri sayısının daha az olması, hem kariyer hem de insan ilişkileri açısından olumlu bir atmosfer yaratıyordu” diyor.

Mezunların yükselme şansı daha fazlaydı
Bu okulu bitirdikten sonra dışarıda yükselme şansı çok daha fazlaydı. Andersen’lı olmak piyasada kabul gören bir şeydi, o nedenle şirketler bu okuldan mezunlara itibar ediyorlardı.
Şu anda DuPont Titanyum Teknolojileri EMEA Fiyatlandırma Koordinatörü Bölge Satış ve Pazarlama Müdürü olarak çalışan ve Arthulular Derneği’nin kurucularından Umut Urfalı, bu etkiyi şu örnekle açıklıyor: “2,5-3 yıl Arthur Andersen’da çalıştıktan sonra, bir proje müdürü ilanına başvurdum. Sonradan öğrendiğime göre benimle birlikte 800 kişi daha işe başvurmuş ve CEO ’PwC ve Arthur Andersen’dan gelen başvuruları ayırın, bunların içinden en iyisini seçin’ demiş.”
Urfalı, gençlerin de bir sonraki kariyer adımlarını düşünerek Arthur Andersen’ı seçtiklerini söylüyor: “Örneğin bir şirkette finans müdür olmak isteyen birisi üniversiteden sonra hemen o şirkete girerse 5 sene sonra finans müdürü olma ihtimali, Arthur Andersen’da 5 sene çalıştıktan sonra oraya finans müdürü olarak geçme ihtimalinden daha düşük. İnsanlar bir sonraki kariyer adımını düşünerek, çok hevesli bir şekilde Arthur Andersen’a giriyorlardı.
Philadelphia’da Rowan Üniversitesi’nde işletme, finans ve pazarlama üzerine eğitim alan ve 1997’de Arthur’a giren Umut Urfalı, kendisiyle birlikte giren, Boğaziçi’ni dereceyle bitirmiş kişileri görünce çok şaşırmış. Çünkü Amerika’da Arthur Andersen gri takım elbiselerinin çalıştığı bir muhasebe şirketiymiş: “Biz girdiğimiz sene bize hediye çeki verdiler, gidin herkes takım elbise alsın, müşteride Arthur’u güzel temsil etsin, diye. Bunu Amerika’da investment bank’ler yapardı.”

Takım tutar gibi
Boğaziçi Üniversitesi’nden hocalarının aracılığıyla Arthur Andersen’da çalışmaya başlayan, şu anda Ernst & Young Denetim Bölüm Başkanı ve Sorumlu Ortak olan Ethem Kutucular, “Arthur Andersen kendi çalışanlarına üç büyüklere olan sevgi gibi, takım tutar gibi takım tuttururdu. Bunu sağlayan unsur da, birincisi, çok iyi bir okul olmasıydı. Çalışanlarını mutlaka yabancı ortamlarda bulundururdu, Amerika’ya eğitime gidilirdi, o zaman Amerika’ya çok fazla gidilmezdi, bunlar 30 sene evvelki konular. Herkes girmek istedi bu firmaya uzun zaman boyunca. Ben üçüncü senemde ABD’ye gittim Arthur Andersen’da. O günkü koşullarda etkileyici bir unsurdu, genç birisini alıp Amerika’ya götürüp orada çalıştırmak. Bunları hep yaptı bu firma dolayısıyla bu bağlılık arttı.”
“Amerika’da çok iyi bir kampusu olduğu için tüm dünyadan insanları getirip toplardı, dolayısıyla çok çok iyi bir okul, disiplini vardı. Bir de tahmin ediyorum dünyada gerçek anlamdaki ilk global şirketlerden. 1970’lerde, 80’lerde birşey yapılınca Amerika’da duyuluyordu, anlaşılıyordu. Bunlar kişileri, çalışanları etkiledi ve çok bağlı kişilikler yaptı. Firmada karşılığında insanları çok iyi eğitti. Global bir firmada çalışmanın şansıyla insanlar kısa zamanda dünyayı keşfettiler” diyor.
Arthur Andersen İstanbul ofisine audit bölümünde başlayan şu anda Tat Danışmanlık’ın Genel Müdürü olarak çalışan Mert Aşkın, “Arthur Andersen’da geçirdiğim yıllar boyunca edindiğim iş kültürü ve deneyim halen hayatımda ciddi bir fayda sağlıyor. Arthur Andersen çalışanlarının birbirleriyle olan ilişkileriyle, iş ahlakıyla, analitik düşünme becerisi ve birçok sektörde değişik tecrübeler kazanma imkanları sunmasıyla gerçek bir okuldu. Arthur Andersen’da çalışmış bir kişi çok iyi bir üniversitede eğitim almış gibidir. Bu şekilde kabul görür. Bunda ilk günlerinden bugüne çalışan, ayrılmış arkadaşlarımızın kendilerini kanıtlamış, iş hayatında önemli görevler edinmiş olmalarının rolü büyük” diyor.

Kardeşim, kuzenim aramış gibi…
Şirkete olan bağlılık hálá devam ediyor. Görüştüğümüz tüm Arthurlular birbirlerine o kadar güveniyorlar ki, örneğin vergiyle ilgili bir konu olduğunda yine arkadaşlarına danışıyorlar. Hatta diğer vergi denetim firmalarını arayıp, eski Arthurlular’dan biriyle görüşmek isteyenler oluyor. İşe alımlarda bir Arthurlu’nun gözünde diğer bir Arthurlu bir adım önde başlıyor. Bir şirkette çalışmaya başlayıp ardından başka Arthurlular’ı da şirkete katanlar var. O nedenle eski dönemlerde Arthur Andersen ile diğer şirketler arasında centilmenlik anlaşmaları yapılırmış.
Erdikler Yeminli Mali Müşavirlik Ltd. Şti. Genel Müdürü Şaban Erdikler, bu bağı şöyle anlatıyor: “Şimdi Arthur Andersen’dan birisi beni arasa kardeşim, kuzenim aramış gibi oluyor. Andersen klasik sabah 9 akşam 5 mesaisinin yapıldığı bir yer değildi. Bir takım oyuncusu olmanın zorunlu olduğu, bir projenin, ruhun, duygunun paylaşıldığı bir yerdi. Bir dayanışma ruhu oluştururdu. Beraber birşeyler başarma güdüsü, ondan sonra birbirlerine destek olma anlayışını getiriyor ve ondan sonra da hayat boyunca sürüyor. Çalıştığımız arkadaşlar, başlarına kötü birşey gelirse sonuna kadar arkalarında olduğumuzu bilirlerdi. Çok problem çözmüşlüğümüz oldu.”

Galatasaray, Mülkiye ve Arthur Andersen
Galatasaraylılar ve Mülkiyeliler’den sonra Arthurlular’ın üçüncü sırayı aldığını söyleyen Umut Urfalı, “Arthurlular, yalnızca 2-3 sene beraber çalışmalarına rağmen o verdiği formasyon ve vizyondan o kadar emindirler ki, hiç tanımsam dahi bir Arthurlu’nun ben de referansı vardır” diyor.
Arthur Andersen’ın eski çalışanları sık sık bir araya geliyorlar. Bu daha çok küçük gruplar halinde aynı dönem çalışanlar veya aynı bölüm çalışanlar arasında devam ediyor. Arthur Andersen’ın yönetim ve danışmanlık şirketi olan Andersen Consulting, şu andaki adıyla Accenture da 12 Mart’ta İstanbul Modern’de eski çalışanlarını bir araya toplayacağı bir kokteyl organize ediyor.
Mert Aşkın ile birlikte Arthurlular Derneği’ni kuran Umut Urfalı, yılbaşından önce yaklaşık 20 eski Arthurluyu toplandıklarını, kimsenin de bir mazaret bulup gelmemezlik etmediğini söylüyor. Arthurlular Derneği 2003 yılında tüm Arthur Andersen çalışanlarını bir arada toplamak amacıyla kurulmuş. 850 Arthur Andersen çalışanına ulaşıp tam bir networking platformu kurmuşlar, büyük kapsamlı etkinlikler düzenlemişler. Fakat 2008 yılına gelindiğinde derneğin yönetim kurulunda olan herkes kariyerlerinde yükseldiğinden ve arkadan da gelen kimse olmadığından derneği kapatmak zorunda kalmışlar.
E-posta listeleri, kişisel buluşmalar, ortak buluşmalarla aradaki network’ün halen devam ettiğini söyleyen Mert Aşkın, “Arthur Andersen ruhu devam ediyor. Beraber işe girmiş olduğumuz arkadaşlarımızla hala düzenli olarak görüşüyoruz. Aradan o kadar zaman geçmiş olmasına, her birimiz kendi yollarımıza gitmiş olmamıza rağmen, ilk günkü sıcaklıkla arkadaşlığımızı devam ettiriyoruz. Zaman zaman da birbirimizden iş konusunda destek alıyoruz. Bu destek bizi kendi kariyerlerimizde de daha güçlü kılıyor” diyor. 
Eski günleri yad eden insanlar olarak 3 ayda bir yemek yedikleri 30-40 kişilik bir arkadaş topluluğu olduğunu söyleyen Ethem Kutucular, bu aradaki bağın nasıl canlı kaldığını şu sözlerler özetliyor: “Arthur Andersen’ı farklı kılan hálá kıymetli olmasını sağlayan inovatif olmasıydı. Global dünyada marka yaratmanın bu kadar zor olduğu bir dünyada eski çalışanların bu kadar sadık kalması, bağlı kalması geçmişte çalışanlarına yaptığı yatırımlarına bağlı.” 
Arthur Andersen’ın çalışanlarına yaptığı yatırımlar, verdiği eğitimler, yoğun çalışma temposu, sıkı bir okul olması, onların kariyerlerine bir adım önde başlamalarını sağlaması ve o yıllarda gerçek anlamda global bir şirket olması çalışanların bağlılığını hálá devam ettiriyor.
Burcu ÖZÇELİK / Hürriyet İK